Koçluk Hakkında

Dikkat bu duygusal bir yazı… Bütün kalbimle koçluğun bende yarattığı etkiye odaklanmak
istedim. Satırlar kalemimden değil de kalbimden dökülsün istedim. Danışanda ne etki
yarattığına bakmadan önce, koç olmaya çalışanda neler olur, ondan bahsetmek istedim.
Önceleri motivasyonum koçluğun talep gören, değer katan bir etiket oluşuydu. Bu etiket ben
yol alırken beni besleyen elementlerden biri de olacaktı. Uzun yıllardır devam eden İnsan
Kaynakları profesyoneli olma işi beni mutlu ediyordu ancak bir süredir beslemiyordu. Eğitmen
olmayı kafama taktığımda içimde bir ışık yandı. Hem beslenebileceğim hem de
besleyebileceğim bir alan dedim kendi kendime. Eğitmen veya profesyonel alanımla ilgili
kolaylaştırıcı olma yolunda ilerlerken bana ne iyi gelir diye düşündüm. Bulmuştum. Koçluk…
Onu da taktım kafama. Dedim ki beslenmeye devam etmeliyim ki iyi bir besleyen olabileyim.
Bu motivasyon ve uzun araştırmalar sonucu kendimi Adler modül 1 çemberinde buldum.
İlk gün farkına varacaktım beni oraya getiren motivasyonun devede kulak olduğunu, bunun
başka ve çok daha büyük bir şey olduğunu. Sadece koçluk yapmayı öğrenmiyorduk orada,
kendimizi öğreniyorduk. İlk defa kendimize ve birbirimize cevabı olmayan sorular soruyorduk.
Cevaplar vardı aslında ama biz cevapları yanlış yerde, zihnimizde arıyorduk. Hayat bize öyle
öğretmişti. Oysa cevaplar da sorular da kalpte idi. Özümüzle temas kuruyorduk. İlk modülde
anladım ki koçluk yapmak değil koç olmak, anladım ki süreç önce karşımızdaki ile değil
kendimizle ilgili. Metot öğrenmeye gelmiş katılımcıların son gün ayrılışları umulmadık büyük
bir keşif yapan kâşifler gibiydi.


Koçluk bana en büyük kararları alırken “kalbime sorayım bir de” deme cesareti verdi. Patinaj
çektiğim alanlarda oradan kaçmak yerine “ben buna derinden bir bakmalıyım” deme
özgüveni verdi. Şefkat oksijen maskesini önce kendine, sonra yakınındakilere takmanın
önemli olduğunu gösterdi. Takdir etmenin, daha doğrusu öze takdirin gücünü gösterdi.
Etiketler yapıştırarak ve yargılayarak geçen koca bir iş hayatından sonra etiketlediğim
herkesten, içimde bir parça olduğunu fark etmemi sağladı. Hayalini kurduğum her şey için
adım atma azmi verdi. Çünkü sadece niyet yetmezdi, odak ve öğrenen zihniyet de peşinden
gelmeliydi.


Bu yolculukta bunların yanı sıra, kendinin daha iyi versiyonunu yaratmaya azmetmiş koç
dostlarımın emeklerini gördüm. Nasıl değiştiklerini, kendilerine olan güven ve şefkat
genişledikçe bireysel dönüşümlerinin nasıl parladığını, ışık saçtığını gördüm. Dokunduğu
herkese katkı yaratmaya çalışan, bu yolda hem kendiyle çalışan hem de içinde bulundukları
dünya ile çalışan her gününü yeni farkındalıklara ve diğerlerinin gelişimine adayan koçlar
gördüm. Kazanımlarını bütün cömertlikleriyle paylaşan her türlü güçlüğe karşı birbirini
destekleyen, koçluğun kurduğu bağı sevgi bağına döndürmüş dostlar gördüm.
Bunlar benim bireysel kazanımlarım gibi görünüyor değil mi? Aslında değil. Eğer bu yola
kendinizi hakkıyla adadıysanız öğrendiğiniz ve danışanlarınızda uygulayacağınız metodları
önce kendinizde deneyimlemeniz yani koçluk almanız, güçlü mentor koçlardan kendinize ve
koçluğunuza dair öğrenme ve geri bildirim sürecini aktif olarak işletmeniz gerekir. Bu kendinle
çalışma yolu, meşakkatli ama dönüştürücüdür. Koç olma yolunda kendiyle çalışan kişinin
kazanımları bir mesleki beceri kazanmaktan çok öte bir yerdedir.


Koçlar ile iş ve yaşam sonuçları elde etmek için sözleşen danışanlar tarafında neler oluyor
başka bir yazının konusu olsun.


Yola, yolculuğa, dönüşümüme, gönülden öğretmeye hayatını adamış hocalara ve bu
yolculukta temas ettiğim koç “olmaya” niyet etmiş bütün dostlarıma minnetle…